Arak Manastırı (Kilisesi)
Karaçavuş Dağlarının doğu doğrultusunda şimdi yayla olarak kullanılan zirvenin üzerinde kuruludur. Manastıra ismini veren Arak (Kepenek) Köyü ise zirvenin eteklerindedir. Arak: Farsça’da şarap anlamına gelmektedir. Köyün eskiden üzüm ambarının olduğu ve üzüm şırası çıkarılan bir yer olduğu bilinmektedir.
Manastır dağ üzerinde geniş düzlük üzerinde geniş bir düzlükte kuruludur. 200 – 250 metre ilerisinde büyük bir Çan Kulesi mevcuttur. Manastırın işçilik ve malzemesinde Roma Üslubu göze çarpar. Bir rivayete göre Roma - Sasani mücadelesine sahne olan ve 400 yıl boyunca Sasani hakimiyeti altında kalan (M.S.226-624) bölgede, Sasanilerin iyi niyet ve güç gösterisi olarak bu manastırı Romalı mimar ve ustalara yaptırıp hediye ettiği yönündedir. Bu rivayet kuvvetle muhtemeldir. Zira bölge üzerinde hak iddiasında bulunan ve Anadolu topraklarında hiçbir zaman derebeylikten öteye geçmemiş, gelen hakim güçlerin emri altında yaşamış, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde rahatlığın ve insanca yaşamanın doruğuna ulaşmış, Osmanlı döneminde Millet-i Sadıka olarak anılan ve yine dış güçlerin (günümüzde olduğu gibi) etkisi ve oyunları ile kullanılan bu azınlık son dönemde Osmanlıyı arkadan vurarak özellikle Doğu Bölgesinde büyük katliam ve yıkımlar da bulunmuştur. Bilindiği üzere bu azınlık, Hıristiyanlığın iki büyük mezhebi olan Protestan ve Ortodokslarca kabul görmeyen Gregoryan Mezhebine mensubudurlar. Bunun gereği olarak büyük yapılar kurulmasına izin verilmediğinden Arak ve Çengilli Manastırı gibi eserler ortaya koyamayacakları ortadadır. Gregoryan Mezhebinin şimdiye kadar bu bölgede hakim değil kullanılan ve aşağılanan bir yapıya sahip olması onların ancak küçük kilisecikler bu azınlıkça Selçuklu ve Osmanlı döneminde Müslüman tebaayla yaşadıklarından ilimizin bazı köylerinde halen ayakta durmaktadır.
Ancak Arak manastırının bu azınlığın art niyetli komitalarınca kullanıldığı doğrudur. Dış güçlerin vaatlerine kanarak katliamlara başlayan komitacıların merkezlerinden biri olarak Arak Manastırının bölgede vahşetiyle ünlenen Muşlu Komitacı Ermeni Symbat’ın mesken tuttuğu ve eğitim verdiği yerdir.
Çengilli (Beyaz) Kilisesi
İlimiz Merkez Yaygın Beldesine bağlı, Çengilli Köyü (Yukarı Yongalı Mezrası) sınırları içerisinde bulunan ve Hıristiyan alemince kutsal sayılan Çengilli (Çanlı Surp Garabet) Kilisesi, ilk dönemlerde ateş tapınağı olarak kullanılmıştır. Roma döneminden sonra gelen Sasaniler tarafından MS. 399 yılında Hıristiyanların ibadethanesine dönüştürülmüştür.
Yaygın Beldesine 20 km. Muş İl Merkezine de 60 km. uzaklıktadır.
Köy merkezindeki kilise, ‘Beyaz’ adını yapımında kullanılan malzemeden almaktadır. Oldukça büyük bir kompleks olduğu gözlenen yapının hemen hemen tamamı tahrip olmuştur. Sadece doğu kısmı tonoz ve doğu duvarındaki kemerler seviyesinde ayakta kalabilmiştir. Yapının iç kısmına çok fazla toprak yapıldığından kemer açıklıkları kapanmak üzeredir. Yapını iç kısmına çok fazla toprak yığıldığından kemer açılıkları kapanmak üzeredir. Yapının üst örtüsünün beşik tonoz olduğu doğudaki kalıntıda anlaşılmaktadır. Yapının güneyinde iç kısmında yeni inşaat temelinin atıldığı ve bu inşaatta kullanılmak üzere yapıya ait taşları harç yapımında kullanıldığı tespit edilmiştir.
Girişi kesin olarak saptanamayan yapının uzunluğu yaklaşık 40-50m. Olup çevre yapılaşmalardan ötürü genişliği ile ilgili her hangi bir ölçü verilememektedir.
Köylüler tarafından şifaen belirtildiği ve Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından da tespit edildiği üzere köyün camisi de dahil olmak üzere tüm yeni yapılaşmalarda bu yapıya ait taşların kullanıldığı tespit edilmiştir. 1950’li yıllara dek ayakta olan yapının yaklaşık 300-350 odalı olduğu söylenmektedir. Günümüzde ne yazık ki doğu duvarı dışında mimarisi ve büyüklüğü ile ilgili bizi aydınlatabilecek bir kalıntıya rastlanılamamaktadır.
Kompleksin kuzeybatısında bulunan yapı dış cephe mimarisi ile dikkat çekmektedir. Ortadaki küçük boyutlu dikdörtgen giriş kapısının iki yanı kemer ile hareketlendirilmiş olu, cephe yüzeyinden 5-10cm. kadar taşıntı yapan toplara ayrılmıştır. Cephede ayrıca cephenin ½’si oranında üst kısma doğru genişleyen yapışık sütunlar bezeme amaçlı kullanılmışlardır. Üst örtü düz dam olup, altındaki kısım silmelerle bezelidir. Giriş kapısı altında ise büyük boyutlu kesme taşlar kullanılmıştır. İç kısımda ise batı duvarında büyük bir apsis ile yanlarında daha küçük boyutlu iki apsis bulunmaktadır. Üzeri beşik tonez örtülü olan yapı 12mx5m boyutlarındadır.
Yine aynı köy içinde ve batısında bir kilise daha tespit edilmiştir. Ancak bu kilise dıştan yanı yapılaşmalar ile pek fazla görülmemektedir. Güneyinde bulunan küçük girişi de yine evlerin arasında kalmıştır. Yapının batı duvarında bir büyük yanlarında ise iki küçük apsis yer alır. Orta apsisi taşır hissi verilen üzerleri palmet benzeri motif ile bezeli yarım sütunlar mekanın ağır misket havasını hafifletmektedirler. Kilisenin üst örtüsü beşik tonez olup, diğer kiliseden biraz daha küçük boyutludur.
Kilisenin kalıntıları halen mevcuttur. 1988 yılından beri Hıristiyan dinine mensup turistlerce yoğun bir ilgi ile ziyaret edilmektedir.
Kilisenin restore edilmesi ve gerekli ulaşımın sağlanması durumunda daha da yoğun bir ilgi görmesini sağlayacaktır.
Meryem Ana Kilisesi:
Muş İl Merkezinde Minare mahallesindedir. Kesin tarihi bilinmemektedir.
Çanlı Kilise(Surpgarabet Manastırı):
“ Bu kilise bütün çeşitli milletler arasında meşhur olup, yılda bir kere nice yüz bin adam toplanarak yedi gün yedi gece çadır ve otağlar kurulup alış verişler olunur, yük bozulup bağlanılıp kervan Revan tarafına yol alır. Burada Van Veziri ile Bitlis Hanının ve Atabeyi’nin müsellemleri hazır olup tüccar ve diğer mahlukları muhafaza ederler. Van vilayeti sınırına daha yakın olduğundan Van veziri daha çok asker getirip ziyade baç alır.
Muş sahrasının kuzeyinde sık bir ormanlıkta, bağ ve bostan içinde iki adet göğe baş uzatmış heybetli, kubbeli bir kilisedir. Dört yanlarında yüzlerce patrik ve papaz odaları vardır. İmaretinden günde nice bin sahan yemekler yapılır. Yortu günlerinde 145 sığır ve 50 somar buğday pişirilip misafirlerine dağıtırlar. Misafire o kadar riayet ederler ki şira ve hurma yedirip her gece nice yüz diba inci ve sırmalı gecelikler serip hizmet ederler. Ama her sene gelen adamlardan bolca mal tahsil ederler. Ve bütün Kafiristan’a papazları gidip ta Frengistan dan bile adamlar tahsil ederler.
Ayrıca Başlıca büyük kiliseler şunlardır:
Van yakınında üç kilise, 2- Nahçıvan yakınında yedi kilise, 3- Van yakınında Verk Kilisesi, 4- Nemçe Çasarının (Avusturya imparatorunun) payıtahtı olan (Beç) (Viyana) da İstefan Kilisesi, 5- Macaristanda Tise nehrine bir konak yakın Kaşs Kilisesi, 6- Kudüs-u Şerif yakınında Hz. İsa’nın doğdu Beytillahım Kasabasındaki büyük kilise, 7- Kudüs-u Şerifte bütün Hıristiyanların ibadetgahları olan Kamame Büyük kilisesidir.”
Bu kiliselerden başka ilimizde bilinen ve halen kalıntıları mevcut diğer kiliseler ise
-Kırköy Beldesindeki Sirong Kilisesi
-Kırkayak Kilisesi Muş Dere Mahallesi
-Kızılağaç Beldesindeki Kırmızı Kilise dir